aziz nesin

"türk halkının %60'ı aptaldır" deyip geleceği görmüştür. nesin soyismini soyadı kanunu ile kendisi istemiştir. fil hamdi, damda deli var, yüz liraya bir deli, yaşar ne yaşar ne yaşamaz ve zübük önemli eserlerindendir. ayrıca matematik köyü'nün kurucusudur.

bu ülkeye gelmiş dehalardandır bana göre. kendisi için doğruları söylemiştir doğru anlaşılmıştır ama maalesef yer yanlıştı. ayrıca dokuz canlı olduğuna inanırım madımak katliamından sağ çıkmıştır. otelde çıkan yangının büyümesi üzerine beni yatağa düz yatırın korkarak can vermişim gibi gözükmeyeyim diyecek kadar cesaretlidir de.

gol kralı sait hop sait'in de yazarıdır.

ahahahahahah aziz nesin cümleleri paylaşılmaya başlandı 12 senedir dejavunun amına koyuyor ülke

sevmem nefret bile ederim. lan kimse bu topluma geri zekalı diyemez kardeşim beyaz türkçülük oynamaya gerek yok ama. ama iyi yazar

(bkz: aziz nesin)?

bu adam üzerinden her seçimden sonra egonuu tatmin etmeyin. maymunluğa bir kenara bırakıp toplumun aksaklıkları nelerdir, onları düşünün. kendisi kaliteli bir yazar ve düşünce adamıydı.

ülkede gelmiş geçmiş en iyi mizah yazarı. lanet olsun ki her seçim sonrası aziz nesin af edersiniz ama taşşak konusu oluyor. bu beni üzüyor. işin özü büyük hem de çok büyük bir üstad.

eğer aziz nesin'in fikirlerini öğrenmek istiyorsanız ilk önce öykülerini okumanızı tavsiye ediyorum. (bkz: vatan sağolsun) adlı eserinden başlayabilirsiniz mesela. illa ben roman okuyucusuyum diyorsanız ise (bkz: yaşar ne yaşar ne yaşamaz) adlı romanı okumanızı öneririm.

ilk kez aziz nesin okumama vesile olan kişi ortaokul öğretmenimdi. biraz zorlamıştı beni okumam için ama iyiki zorlamış. fil hamdi'yi okumuştum.

usta bir mizah yazarı olmasının yanı sıra, benim diyen şairden çok daha kaliteli şiirler yazan büyük adam. kalabalıkta kalabalıkça yalnızlık, yalnızladıkça birbirimizi.. haydi çoğalalım, çoğaltarak kendimizi. bir canım çoğal da bin can ol. ısıt yaşlıların yalnızlıklarını, ılınsın üşümüşlüğü bırakılmışlıkların. çoğalın dudaklarım, çoğalın sonsuz. öpün ağlayan bütün çocukları kimsesiz. çoğal gözlerim çoğal, gör bütün görmeyenlerde yapayalnız... ellerime tutunun ellerime çoğalın, okşayın sevecenlikle çocukları. hıçkırırlarken uykularında bile...

adamın düşüncelerine hak veririm, mizahını severim ama yazarlığı bana göre çok zayıf. kitaplarından tat almıyorum.

kanımca çok yakın bir zamanda sözleri paylaşılmaya başlanacak tekrardan.

keske cikip yuzde bilmem kaciniz aptaldir demek yerine "biat ettikleriniz karinizla kizinizla cima etse yanlarinda bekler alkis tutarsiniz" deseymis. cunku efendisi tarafindan meydana inin denen bir toplum bogaz kesmeye basladiysa efendisinin her hareketini kutsal gorur.

aynen şöyle diyor aziz nesin'in güncesi ve mum hala adlı kitabının bir sayfasında 9 kasım 1986 tarihli güncesinde şöyle diyor: “bütün yaşamım boyunca, ama en çok 1980 yılı 12 eylülünden sonra neden çırpınıp durduğumu çok kişi -hemen kimse- anlamıyor, anlamak da istemiyor. ben de bu aşırı çabamı anlatmaya, açıklamaya kalkmıyorum. bunu gereksiz buluyorum… başka türlü yapamadığım, bu kötülükler, baskılar, alçaklıklar karşısında suskun kalamadığım için heryana, herişe, heryere, herkese koşturup duruyorum… ikincisi de, beynimden, anladığımdan hiç çıkmayan halkıma olan borcu (ödemek değil) ödemeye çalışmak duygusu… başka türlü davranmak elimden gelmiyor. sessiz ve suskun kalamıyorum…”

türkiye'de yaşamış en ileri görüşlü ikinci insandır. birinci için; (bkz: mustafa kemal atatürk) üçüncü için; (bkz: uğur mumcu)

az önce bir tutam aydınlık adlı kitabını okurken bir söz gözüme çarptı. ''göz ve ışık, ancak görmesini isteyen ve bilenlerin işine yarar.'' çok güzel söylemiş usta.

"boyum kadar kitap yazdım, onun boyu zaten kısadır dediler."

"küfür benim ağzıma yakışmıyor belki ama ettiklerimin üzerinde çok güzel duruyor..." -aziz nesin

güzide insan. "aydın" kavramını sonuna kadar hak ediyor.

kendisi hakkında aynen şöyle söylemiştir; bir gün ölünce arkamdan şöyle söyleyecekler: "oldukça yetenekli, eli kalem tutar bir adamdı. eğer polisten, savcıdan, mahkemelerden, arama - taramalardan, sorgudan soruşturmadan zaman bulabilseydi, belki yazmaya fırsat kazanıp iyi bir yazar olabilecekti."

"öyle bir ağlasam öyle bir ağlasam çocuklar size hiç gözyaşı kalmasa.."

soyadını kanunu çıktığında sorduklarında kendisinin kim olduğunu hatırlasın diye "nesin" soyadını alan kişidir

bir keresinde sait faik ile konuşurken birden tartışmaya başlarlar. aziz nesin "askerliğini bile yapmadın sen" der. sait faik ayağa fırlar ve paltosunun cebinden bir kağıt çıkartıp aziz nesine fırlatır " raporum var benim, kafa raporum" sonrasında sait faik adaya gider ve biraz daha ruhunu yalnız bırakır.

sen yoksun boşuna yağıyor yağmur birlikte ıslanmayacağız ki boşuna bu nehir çırpınıp pırpırlanması kıyısında oturup göremeyeceğiz ki uzar uzar gider boşa yorulur yollar birlikte yürüyemiyeciğiz ki özlemlerde ayrılıklar da boşuna öyle uzaklardayız birlikte ağlayamayacağız ki seviyorum seni boşuna boşuna yaşıyoruz yaşamı bölüşemiyecegiz ki..

"1934 yılında soyadı kanunu çıktı. herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. dünyanın en cimrileri ‘eli açık’, dünyanın en korkakları ‘yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘çalışkan’ gibi soyadları aldılar. her türlü yağmada hep sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ‘nesin’ soyadını aldım. herkes ‘nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”

keşke şu an yaşasaydı da şu günlerimizi görseydi ışık olurdu bize

yıllarca fetö'nün ışık evleri ya da tecavüzcü vakıflar değil de bu adamın vakıfları tehlikeli görüldü. "çocukları dinsiz yetiştiriyomuş vay kafir" diyerek düşmanlık beslediniz. o ışık evlerinden çıkanların neler yaptığını hepimiz gördük 15 temmuzda. "dindar insan" değil "insan" yetiştirildi o vakıflarda. kimseye düşmanlık beslemeyen, hainlik yapmayan insan. ve bu adam tüm gelirini de bu vakfa harcadı. şimdi bıraktığı yerden oğlu ali nesin devam etmekte.

"aldatan kişinin cinsiyeti ne olursa olsun, medeni hali şerefsizdir."

"bazen insan öyle özlenir ki; özlenen bilse, yokluğundan utanır."

yaşar ne yaşar ne yaşamaz

islama ve allaha etmiş olduğu hakaret lerden dolayı madımak otelinin yakılmasına ve içeride insanların ölmesine bunun üzerine gelişen olaylar ışığında basbaglar köyünde bütün erkeklerin camii de toplanıp tarandiktan sonra yakılmasına yol açan bir solcudur kendileri

"nasıl bittiyse bundan öncekiler, bu da biter. bite bite sonunda ben de biterim. olur biter."

işine geldiği gibi değil de toplumun menfaatlerine göre hareket eden yazar. bu ülkeye biraz fazla gelmiştir. dolayısıyla zihniyetini sevdiklerimin bu güzel insanı hazmedememesi normaldir.

henüz erken mi üstad yoksa 1 saat daha mı bekleyelim?

kendisi hemşerimdir türkiye'nin %60ı gerizekalıdır lafını doğruluyorum. bu arada dursun özbek ve aziz nesin aynı köyden

türk toplumunun mizaha olan ilgisi sizce zekasından mı ileri geliyor? sorusu üzerine "ne zekası? bu milletin yüzde doksan biri 82 anayasası'na evet demiştir. geriye kalıyor yüzde dokuz. hadi biraz iyimser olalım, ama yüzde altmışı aptal bir milletiz" demiştir. bu cevaptan sonra mahkemeye verilmiştir "yapmayın, etmeyin. eğer mahkemeyi ben kazanırsam sizin aptallığınız mahkeme kararı ile tescillenmiş olur" dediyse de alıngan insanlarımıza söz dinletememiş, sonuçta mahkemeyi kazanmıştır.

türk halkının %60'ı aptaldır derken boş yere konuşmuyordu bu adam.

türk milletinin %40'ı zekidir deseydi daha etkili bir laf etmiş olurdu. neyse etmiş bi laf orda kalsın. ki bahsettiğim sözü farklı söyleme olayını atatürk kullanmıştır. türk milleti zekidir derken tüm milleti kastettiğini düşünmüyorsunuzdur inşallah? burada sözün tesiri için seçilen kelimelerdir önemli olan. aslına bakarsanız oran olarak atatürk'le aziz nesin bence aşağı yukarı aynı oranı ön görüryorlardır ama aziz nesin aptalı atatürk zekileri görmeyi ve öne çıkarmayı hedeflemiştir. bakın bu erdemdir. aziz nesin çok yürekli olmasına rağmen çok iyi bir düşünür ve yazar olmasına rağmen bu erdemi eksik bir adamdı. hepsini geçtim bu lafı zırt pırt kullanan muhalif kesime de ayar oluyorum. he kardeş. aptaldır dediği kesimin içinde katiyyen sen yoksun çünkü sen akp'ye oy vermedin. gerçekten hayatın için bu çok kritik önemli bir başarıydı. sevgili zeki kardeşim al bu da ödülün (((0) hor göre göre, ötekileştire ötekileştire toplumu bu kadar keskin şekilde ikiye böldünüz zaten. bu kutuplaştırmada bu kafada olan sözde muhaliflerin de diğerleri kadar katkısı var. bıkmadınız kendinizden olmayanlrı aşağılama merakınızdan. sonra niye evet çıkıyo? çıkar tabi. o aptal dediğin adamlar senin gibilere olan kininden hırsından vuruyor o mühürü. senin gibilere olan garezinden gözünü kör ediyor görmüyor önünü. senin gibiler yüzünden 1000 km öteden gelip kullanıyor oyunu. ama sen zekisin dimi. yarramın zekisi seni.

zamanında çok doğru bir tespit yapmıştı efendim. cumhuriyetin elden gittiği şu zaman da daha bir hak verdim o meşhur yorumuna.

"renksiz bir adamdı, tatsızdı, kokusuzdu ve biçimsizdi, ama yine de vardı ve uzayda bir boşluk doldurduğuna göre bir varlıktı, hem de canlı bir varlık. nüfus sayımlarında sayıldığına göre bir insan, vergi ödediğine, askerlik yaptığına, sırasında ceza gördüğüne göre bir yurttaştı. böyle olunca da, soyunu üretmesi, yani evlenmesi gerekiyordu."

öyle bir ölsem, öyle bir ölsem ki çocuklar, sizlere hiç ölüm kalmasa. offff büyük usta seni çok seviyor ve özlüyorum.

--- spoiler --- bir tohum verdin çiçeğini al bir çekirdek verdin ağacını al bir dal verdin ormanını al dünyamı verdim sana bende kal.. --- spoiler ---

bugün ölüm yıldönümü. üstadı saygı, sevgi ve özlemle anıyorum... kıymetini bilemedik (bkz: zübük) (bkz: nesin vakfı)

''bırak olmasın mezar taşımız, bir okul bahçesine gömsünler bizi, çocuklar koşsun üzerimizde'' bugün ölüm yıl dönümü rahat uyu büyük insan.

değeri bilinmeyen ulvi insan.

"mahalle mektebi uzak… kış, soğuk, kar… paltom yok… üşüyorum, ellerim donuyor. annem haki renkli kalın bezden bir çanta dikti bana. kitabımı, defterimi çantama koyuyorum. soğukta elim üşüdüğünden çantayı tutamazdım, kolumun altına sıkıştırırdım; soğuktan korunmak için elimi de çantanın altına alırdım. okul dönüşü eve gelince ellerim sızım sızım sızlar… bir akşam, eve geldim yine, annem: “çantan nerde?” dedi. eğilip kolumun altına baktım, çanta yok… yolda, soğuktan elim uyuşmuş, parmaklarım duyarlığını yitirmiş, çantanın düştüğünden haberim bile olmamış. dönüp baktım, aradım geçtiğim yolları; çanta yok… babam bu olayı, sonraları çok başka türlü anlatırdı: “yepyeni bir çanta almıştım… çok pahalı bir çanta… çok güzel bir çanta… sağlam çanta… üç gözü vardı çantanın… hem de kilidi vardı çantanın… o güzelim çantayı taşıdığı ilk gün yolda düşürmemiş mi elleri üşüyüp de… vah benim oğlum… ‘çantan nerde?’ diye sorup da kolunun altında göremeyince çantayı, başladı ağlamaya… 'ağlama oğlum, ben sana daha iyisini alırım’ dedim. daha güzel bir çanta aldım…“ babam böyle anlatırdı; anlata anlata, bu anlattıklarına iyice inanmıştı. babam, içinden geçenleri, dileğini anlatıyordu. dileğini olmuş sanıp, inanarak anlatıyordu. hiç bir zaman: baba öyle değildi diyemedim. o, gülerek anlatırdı, ben de gülerek dinlerdim. çoğumuz kendi suçumuzmuş gibi yoksulluğumuzdan utanırız. ben de yıllarca yoksulluk ayıbımdan utandım, taa yazar olana dek… çoğunluğun yoksul olduğu ülkede, yoksulluğun değil, varlıklılığın daha utanılası olduğunu yazarlığa başlayınca anladım." aziz nesin

"ne ölünün arkasından konuşulur, ne de gidenin. çünkü ha ölmüştür, ha gitmiştir kalan için."

"bir davranış fedakârlık olsun, bunu herkes bilsin, duysun diye yapıldı mı, o davranış fedakârlık olmaktan çıkıyor."

"Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur ve orası hep boştur... Sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur." (bkz: sarılmak)